Ben çocukluğumda doğal olarak erkekler gibi mahallede top oynamıyordum
Ama kızlar gibi ipte atlamıyordum, evcilik bile oynamayacak kadar içe kapalı bir kız çocuğuydum, evden dışarı pek çıkmazdım…
Benim bu yalnızlığım, radyo başında daha çok zaman geçirmemi sağlıyordu… Radyo günleri… Futbol aşkım… Beşiktaşım…
Beşiktaşlı olduğu için gurur duyduğumuz, Kartal’ın efsane isimlerinden, sevgili Vedat Okyar.
Siyah beyazı üzerinde forma edasıyla değil de, smokin zarafetiyle taşıyan, beyefendi duruşunu hayatın tamamına yansıtan büyük kaptan…
Senin Beşiktaşlılığın, asil duruşun, birçok futbolcuya örnek oldu…
Sahadan mağlubiyetle ayrıldığınız maçların ardından bile, eğilmez asi başın, Kartalın dik duruşuyla, yenilmenin de “sporcunun kitabı” içinde olduğunu ezberletti genç kardeşlerine…
Hatırlıyorum da benim radyo günlerimde, yumruklar yoktu sahalarda, ya da rakibine arkadan kafa atanlar, birbirine tükürenler… Benim o günlerden kulağımda kalanlar, meşin yuvarlak, şandeller, voleler, röveşatalar, deniz tarafındaki kale, toprak saha, gibi terimler…
Radyo günleri dedim…
Ne yazık ki, ben efsane kaptanı izleyemedim, sadece hayalini kurdum… Bendeki iflah olmaz Kara Sevdayı bugünlere taşıyanların başındadır Sevgili Vedat Okyar…
Koyu bir Beşiktaşlı olan babam Dolmabahçe’ye gitmemişse, evde ya da arabada, mutlaka radyodan birlikte dinlerdik maçı, ama babam stattaysa kardeşimle ben, yine can kulağı ile yapışırdık radyoya…
Beşiktaş’ın o günkü kadrosundan aklımda kalan isimler, Sabri, Yusuf, Zekeriya, Sanlı ve Vedat… Benim çocukluk yıllarımın, efsane isimleri… İçimdeki Siyah-Beyaz ateşini, yakan isimler…
Dediğim gibi ben onların; radyodan duyduğum, görmeden hayalini kurduğum, çalımlarıyla, tutuldum Beşiktaş’a…
Hepsini, gazetede çıkan resimlerinden tanıyordum. Bir de, o zaman çiklet’ten futbolcu fotoğrafları çıkıyordu, onları biriktirirdik…
Ama Vedat Okyar’ın yeri farklıydı gözümde…
Beşiktaş, penaltı kazandıysa babam “korkma, Vedat atar” derdi ve gerçekten de spikerin meşin yuvarlak ya da meşin top ile başlayan söz’ü mutlaka “Vedat ve goool” olarak biterdi, şaşmazdı…
Her defasında, küçük bir kızı hayal kırıklığına uğratmayan ve benim için, o yıllarda, ulaşılması güç, bir masal kahramanıydı, Vedat Okyar…
Şimdiki sanal kahramanlar gibi pelerini yoktu.
Üstünde sadece çubuklu forması vardı…
Ama giydiği siyah beyaz formanın, göğsündeki armanın, şerefiyle oynayan, hakkını veren, kocaman yüreği vardı…
Benim kahramanım, görünmez değildi, gerçekti…
Benim gibi milyonlarca Beşiktaşlının da “kahramanı” olan sevgili kaptan.
Vedat Okyar; futbol hayatında, kullandığı 43 penaltıdan 42’sini gole çevirerek zaten ustalığını kanıtlamış yeteneği, tecrübesi ile hem Beşiktaş’ın hem de Türk futbolunun usta ayağı, sihirli kalemi ve futbol zekâsıdır.
Kaptan bize söz vermiştin!
“Ancak Beşiktaş’ın Şampiyonluğu beni ayağa kaldırır” demiştin…
Beşiktaş Şampiyon oldu kaptan! Hem de çifte kupayla, hepimize bu mutluluğu yaşattı…
Şimdi sıra sende kaptan!
Eğilmez asi başın orada, İnönü de olsun.
Bu sezon bize, Kapalıya el sallayacağın günü sabırsızlıkla bekliyoruz…
Sana pelerin gerekmiyor sevgili kaptan!
Çubuklu forma seni iyileştirir…