Yahya, nam-ı diğer "Pişti", bütün hayatını Beşiktaş'a adamış bir taraftardı. Beşiktaş sevgisi ve Beşiktaş aşkı onun için kutsaldı. Geçimini kahvehane işleterek karşılıyordu. Beşiktaş'ın maçının olduğu günler, kahvehanesine Beşiktaşlılar dışında kimseyi almazdı. Maçı Beşiktaş kazanırsa, Pişti'nin keyfine diyecek olmaz, "hesaplar şirketteeeen" diye bağırır, maçın unutulmaz dakikalarını defalarca anlatmaktan da defalarca dinlemekten de sıkılmazdı.
Bir gün kendini pek halsiz hissetti, başı zonkluyor, boğazı ağrıyordu. Ağır bir gribe yakalanmıştı. Değil kahvehaneye gitmek, ayağa kalkacak hali yoktu. Rüzgarın deli gibi estiği, yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı o gün, Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi maçı vardı. Büyük bir gayret gösterip, televizyonun karşısına geçti Pişti. Maçın başlangıç düdüğü çaldığında, başının zonklamasından, boğazının ağrısından eser kalmamıştı.
Fakat fırtına o kadar şiddetliydi ki, çatıdaki anten devrildi. "Bu maçı kaçıramam" diyerek ayağa fırlayan Pişti, hasta haliyle emekliye emekliye çatıya çıktı. Devrilen anteni düzeltmeye çalışıyor, bir yandan da hanımına "oldu muuu....?" diye sesleniyordu. İlk birkaç deneme başarısızlıkla sonuçlandı. Bir kez daha deneyip, tekrar seslendi, "oldu muuu...?" Ancak daha yanıt alamadan ayağı kaydı, sağ eliyle antenin direğine tutundu can havliyle. O sırada eşinin sesini duydu: "Oldu, oldu çabuk gel hadi! Bak Beşiktaş bir gol attı."
Yüzünde bir tebessüm belirdi Pişti'nin... Sonra anten direğini tutan eli kaydı ve bir Kara Kartal hızıyla yere çakıldı... Hastaneye yetiştirdiler ama ne yazık ki, kurtarılamadı... Yaşarken de bir Kara Kartal olduğu halde kanatları olmayan Yahya, kanatlandı ve kanatlarını çırparak göğe uçtu...
Onun cansız bedenini görünenler, yüzündeki gülümsemenin Beşiktaş'ın attığı golün sevinci olduğunu anladılar. Gönül verdiği Beşiktaş ve Beşiktaşlı futbolcular, Yahya'ya olan son görevlerini yerine getirmiş, onu bir gol ile uğurlamışlardı son yolculuğuna.
Yahya ya da nam-ı diğer Pişti... O ölmedi aslında.